Keşfet

Korku Hikayeleri: Ormandaki Sır

Kasabanın dışında, sık ağaçların arasında kaybolmuş eski bir köy vardı. Bu köy, yıllar önce bilinmeyen bir felaket sonucu terk edilmişti. Yerel halk, köyün lanetli olduğunu ve oraya gidenlerin asla geri dönmediğini söylüyordu. Ancak genç bir araştırmacı olan Arda, bu hikayelerin ardındaki gerçeği öğrenmeye kararlıydı. Tek başına yola çıktı ve eski köye ulaşmak için ormanın derinliklerine daldı.

Arda, uzun ve zorlu bir yürüyüşten sonra, köyün harabelerine ulaştı. Güneş batmak üzereydi ve gökyüzü kızıl renklere bürünmüştü. Etrafına bakındığında, yıllardır dokunulmamış evlerin yıkık dökük kalıntılarıyla karşılaştı. Her adımında, ayaklarının altındaki yapraklar çıtırdıyordu ve rüzgarın uğultusu kulaklarında yankılanıyordu. Arda, eski bir kilisenin önünde durdu ve kapısını açarak içeri girdi.

Kilisenin içi karanlık ve soğuktu. Duvarlar, eski resimler ve ikonalarla kaplıydı. Arda, kilisenin ortasındaki sunağa doğru ilerledi ve burada eski bir günlük buldu. Günlük, köyün son günlerini anlatıyordu. Köylüler, ormanda bir varlık tarafından rahatsız edildiklerini ve bu varlığın her gece daha da yaklaşarak korkunç sesler çıkardığını yazmışlardı. Sonunda, bir gece köy tamamen sessizliğe bürünmüştü.

Arda, günlükte yazılanları okudukça, köyün kaderinin ne olduğunu anlamaya başladı. Ancak birden, kilisenin kapısı gıcırdayarak kapandı ve içerisi tamamen karanlığa gömüldü. Arda, el fenerini çıkararak etrafına bakındı ve kilisenin içinde yalnız olmadığını fark etti. Gölge gibi bir varlık, duvarların arasında hareket ediyordu.

Arda, kiliseden çıkmak için kapıya doğru koştu ama kapı sıkışmıştı. Arkasındaki adımları ve fısıltıları duydukça, kalbi hızla çarpıyordu. Birden, varlık Arda'nın hemen arkasında belirdi ve soğuk bir nefes hissetti. “Buradan çıkmalıyım,” diye düşündü ve tüm gücüyle kapıyı zorladı. Kapı nihayet açıldığında, Arda kendini dışarı attı ve hızla ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı.

Koşarken, ayakları sık sık dallara takılıyordu ve birkaç kez düştü. Ancak her seferinde hızla kalkıp kaçmaya devam etti. Ormanın içinde bir ışık gördüğünde, derin bir nefes aldı. Bu ışık, terk edilmiş bir kulübeye aitti. Arda, kulübeye ulaşarak içeri girdi ve kapıyı arkasından kilitledi.

Kulübe, basit ama rahat görünüyordu. Bir köşede eski bir şömine vardı ve şöminenin içinde birkaç odun kalıntısı duruyordu. Arda, odunları ateşlemeye çalıştı ve sonunda küçük bir ateş yakmayı başardı. Ateşin sıcaklığı ve ışığı, biraz olsun rahatlamasını sağladı. Ancak dışarıdan gelen fısıltılar ve ayak sesleri, korkusunu yeniden tazeledi.

Arda, kulübenin içinde bir silah aramaya başladı ve eski bir av tüfeği buldu. Tüfeği eline aldığında, dışarıdaki seslerin daha da yaklaştığını fark etti. Kapının altından sızan gölgeler, kulübenin etrafında dolanıyordu. Arda, tüfeği kapıya doğrultarak beklemeye başladı. Bir süre sonra, kapı yavaşça açılmaya başladı ve Arda, tüfeği ateşledi. Ancak tüfek, sadece bir tıklama sesi çıkardı. Mermileri bitmişti.

Tam o anda, kapı tamamen açıldı ve gölgeler içeri doluştu. Arda, panikle geri çekildi ve köşeye sıkıştı. Gölgeler, etrafını sardığında, eski kilisenin günlüğünde okudukları aklına geldi. Bu varlık, köyü lanetleyen ve köylülerin ruhlarını hapseden bir iblisti. Arda, son bir çabayla cebindeki çakmağı çıkardı ve ateşi daha da harlamak için odunları ateşe attı. Ateş, bir an için parladı ve gölgeler geri çekildi.

Ancak bu sadece kısa bir süreliğine işe yaradı. Gölgeler, yeniden toparlanarak Arda'ya doğru ilerlemeye başladı. Arda, kulübenin arka penceresinden kaçmaya karar verdi. Pencereyi zorlayarak açtı ve kendini dışarı attı. Ormanın içinde koşarken, gölgelerin peşini bırakmadığını fark etti.

Sonunda, ormanın çıkışına ulaştı ve kasabanın ışıklarını gördüğünde rahat bir nefes aldı. Gölgeler, kasabanın sınırına geldiğinde durakladı ve geri çekildi. Arda, kasabaya ulaştığında hemen polise giderek başından geçenleri anlattı. Ancak polisler, onun anlattıklarına inanmadı ve ormanın lanetli olduğuna dair söylentilerin sadece birer efsane olduğunu söylediler.

Arda, yaşadıklarının gerçek olduğunu biliyordu. Bir daha asla o ormana geri dönmeyeceğine yemin etti. Ancak her gece, rüyalarında hala o gölgelerin fısıltılarını duyuyordu ve bir gün onları tekrar göreceğinden korkuyordu.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Benzer konular

Geri
Üst